top of page

Eve varınca haber ver

Facebook’ta bir paylaşım gördüm geçen gün. Bir telefon ekranında tek bir mesaj: eve varınca haber ver.




Hepimizin, özelikle bizim kuşağın çok aşina olduğu birşey. Bunun ne kadar korkunç birşey olduğunun bile farkına varamayacak kadar uysalız. Eve varınca haber ver – benim yanımdan ayrılılıp kendi evine, güvenli bölgeye gidene kadar basına herşey gelebilir. En hafifinden en kötüsüne kadar. Sürekli varolan, başınızın üzerinde bir zangoç gibi sallanıp olan o korku. Endişe. Eve girince bana haber ver ki, düşman dünyanın seni bu gece de yoketmediğini – şans eseri- bilerek, rahat uyuyayım. Çünkü hepimiz biliyoruz ki her an herşey olabilir. Bu sürekli endişe hali, sürekli düşman bir dünyada varolmaya çalışma hali, bir savaş durumu değil de nedir? Tedirginlik – yolda yürürken, otobüste, kafede – heryerde yaşadığımız bir tedirginlik. Tabii – buna karşılık şunu diyenler olacak şimdi: evde oturursan bu tedirginliği yaşamazsın. İşte yine buraya geldik. Ne kadar geri kalmış, sığır bir dünyada yaşıyoruz ki, kadınlar özgürlükleriyle güvenlikleri arasında varoluşsal bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar. Ben o seçimi hep özgürlükten yana yaptım. Çıkmasaydım içim ölecekti. Korksam da dışarı çıktım, şansıma başıma birşey gelmedi. Bu rezilliği çözmeye çalışmak yerine ‘kadınlar evde otursun başlarına birşey gelmez’ diyen herkesi kendisinden utanmaya davet ediyoum. Sokaklar neden güvenli değil? Neden kadınlar sokaklarda bıçaklanıyor, tacize uğruyor, öldürülüyor? Buna nasıl hemen son verebiliriz demek yerine sorumluluğu kadınlara yüklemek – sadece politik değil, aynı zaman ahlaki bir skandaldır. Sığır bir dünyanın gerici, igrenç, düşüncesiz ve ahlaksiz suratının ta kendisidir.

 En son  
 yazılar
bottom of page