top of page

Selfie uğruna sefil olduk

Lizbon akvaryumunda yaklaşık 3 saat geçirdikten sonra insanlığın tedavisi imkansız, geri dönülemez ve umutsuz biçimde fotoğraf çekme hastalığına yakalandığına ikna oldum. Bundan zaten şüpheleniyor, hastalığın emarelerini her yerde görüyordum, yani sadece şüphelerimde haklı çıktığımı anladım.

Kimbilir ne emeklerle inşa edilmiş akvaryumda, milyonlarca yıllık evrimin mükemmel hale getirdiği köpekbalıkları, baraküdalar, mürenler salına salına geziyordu ama insanların ilgilendiği tekşey vardı: fotoğraf çekmek. Bazıları sadece selfie'ye odaklanmıştı. Akvaryumda yüzmekte olan birbirinden ilginç canlıya, kum köpekbalığına sırtını dönüp gülümsüyor, kimbilir kaç bininci selfiesini çekiyordu.

Kendini selfieye kaptırmayanlar ise delicesine bir hırsla balıkların, onlara aldırmadan tüylerini karıştırmakta olan su samurlarının fotoğraflarını çekiyorlardı. Ben de bu fotoğrafları çekmekte olan insanları çekiyordum. Yani ortamda fotoğraf çekmeyen tek varlıklar balıklar, ahtapotlar, denizanaları falandı. Diger herkes sonu gelmeyen bir fotoğraf selinde boğuluyordu.

İnsanların akvaryumlara sadece cep telefonları ekranı üzerinden baktığını, fotoğrafı çeker çekmez de bakışlarını başka bir şeye çevirdiklerini farkettim. Baktıkları şey sadece fotoğraf çektikleri an kadar vardı. Onun öncesinde ve sonrasında yoktu.

Bana ne evrimden, bilimden, köpekbalıklarının soyu tükeniyormuş bana ne? Ben kendime bakarım...

Tam olarak ne zaman olduğunu bilemiyorum, ama 2000'lerin ortası olabilir, insan, gördüğü güzellikler karşısında yeni bir refleks geliştirmişti. Gözlerini şaşkınlıkla açmak, yaklaşmak, dokunmak, hissetmek, dikkat kesilmek, gözlemek yetmiyordu artık. Artık insan güzel birşey veya ilginç birşey görür görmez, ama buna dikkat edin, görür görmez, telefonuna uzanıyor, bakılan şeyin fotoğrafını çekiyordu. Elleri birer otomatizmin kontrolü altına girmiş gibi, hiç düşünmeden doğruca telefona koşuyordu. Telefon yeni bir uzuv gibiydi artık, kolun devamıydı, gözün devamıydı. Sanki insan baktığı şeyin gerçekliğine o şeyin fotoğrafını çekmeden ikna olmuyordu (hoş geldin simulakrum). Fotoğrafı çekilmeyen şey eksikti. Hatta yoktu.

Dolayısıyla insanlık olarak, birşeye sadece bakma halimizi kaybetmiş bulunuyoruz. Durup öylece bakmak eksik kalıyor artık. Elimiz hemen telefona gidiyor.

Bunun beynimizi nasıl değiştirdiğinin çalışması yapılıyor mu acaba diye merak ediyorum.

 En son  
 yazılar
bottom of page